Tarihçe
Ülkemizde Nükleer Tıp’ın tarihçesi 1950’lerin başına, Prof. Dr. Suphi Artunkal’ın kişisel çabalarına dayanmaktadır. Suphi Artunkal, 1953 yılında Haseki Tedavi ve Farmakoloji Kliniği’nde çalıştığı dönemde İngiltere’ye giderek radyoizotopların tiroit hastalıklarında kullanılmasını öğrenmiş ve ardından Haseki Tedavi Kliniği’nde Radyoizotop Laboratuvarı’nı kurmuştur. Bu laboratuvarda ilk kez hipertiroidi tedavisinde radyoaktif iyot (I-131) kullanılmıştır. Daha sonraki yıllarda, ülkemizde nükleer reaktör kurulana kadar yapılan çalışmalar sadece Haseki Hastanesi’nde ve sadece ithal edilen İyot-131 ile sınırlı kalmış, bu nedenle yaygınlaşamamıştır. 1956 yılında Ankara’da Atom Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği kurulmuştur. Yine aynı yıl, devlet bütçesinden bir araştırma reaktörünün kurulması için ödenek ayrılarak İstanbul’da Küçükçekmece Gölü kenarında bu iş için uygun bir arazi istimlak edilmiş ve ilk araştırma reaktörümüz 1959-1962 yılları arasında bu arazi üzerine inşa edilmiştir.
Çekmece Reaktörü’nün ülkemizdeki Nükleer Tıp uygulamaları için önemi büyüktür. Bu reaktörün kurulması sonrasında yurt içinde İyot-131 üretimi ve Molibden-98/Molibden-99 yoluyla Teknesyum-99m üretimi sağlanmış, böylece radyonüklid temini sorun olmaktan çıkınca Nükleer Tıp uygulamaları yaygınlaşmaya ve tıp dünyasında özgün bir uzmanlık alanı olarak kendine yer edinmeye başlamıştır. Ankara Üniversitesi’nde Nükleer Tıp çalışmalarının temeli de aynı yıllara dayanmaktadır. 1958 yılında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’na bağlı olarak Radyobiyoloji Enstitüsü kurulmuş ve bu enstitünün müdürlüğüne Radyolog Prof. Dr. Mehmet Ali Tanman atanmıştır. Enstitüye ilk olarak Co-60 radyoterapi cihazı ve radyoizotop uygulamaları için kuyu tipi sayaç, Geiger sayacı, skaler ve ratemeter gibi zamanının önemli cihazları temin edilmiştir.
1962 yılında Prof. Dr. Mehmet Ali Tanman’ın vefatı sonrasında, yarım kalan projenin devam edebilmesi amacıyla Prof. Dr. Fevzi Renda görevi devralmıştır. Bu süreçte Enstitü’de uptake testleri, nükleer hematoloji testleri, Schilling testleri gibi testler ve ardından değişik organlara yönelik sintigrafik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. 1971 yılında Radyobiyoloji Enstitüsü’nün adı değiştirilerek Nükleer Tıp Merkezi adını almış olup bu güzide kurum, günümüzde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı olarak hizmet vermektedir.
1960’lı yıllarda Ankara’daki gelişmelerle eş zamanlı olarak, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Nail Tartaroğlu tarafından, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ise 1968 yılında Prof. Dr. Coşkun Bekdik tarafından Nükleer Tıp birimleri kurularak hizmet vermeye başlanmıştır. Nükleer Tıbbın ülkemizde bu şekilde bir ivme kazanarak hızla gelişme göstermesi sonucu, bağımsız bir uzmanlık alanı olarak tanınması için yapılan başvuru üzerine; sonucu Bakanlar Kurulu tarafından 05.04.1973 tarihinde alınan karar ile, 18.04.1973 tarih ve 14511 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü’nde Nükleer Tıp, tıpta ayrı bir uzmanlık dalı olarak kabul edilmiştir.
Bu gelişmeden sonraki süreçte, yine Fevzi Renda Hoca’nın önderliğinde Türkiye Nükleer Tıp Derneği 9 Mayıs 1975 tarihinde kurularak tüzel kişilik kazanmıştır.
Tarihçenin hazırlanmasında Sayın Prof. Dr. Hikmet Bayhan ve Prof. Dr. Gülseren Aras hocalarımızın kitapları kaynak olarak kullanılmıştır. Hocalarımıza katkılarından dolayı teşekkür ederiz.